3 Haziran 2015 Çarşamba


ÇOCUĞUNUZUN  NESİSİNİZ?





7 yıldır tam da her çeşit anne-babayı tanıdım derken sevgili camiamız beni yine yeniden şaşırtıyor. Ne kadar işin içine girersem o kadar çok uçurum görüyorum. Farkların arasında güzellikler olduğu kadar rahatsız edici olanlar da oluyor. Hocalarla ve velilerle konuştukça en rahatsızlık veren veli profilinin "Kendini antrenör zanneden veliler" olduğunu farkettim.

Tamam kabul ediyorum, yurdumuzun spor hayatı hiç de profesyonel gitmiyor. Çocuğunuzun emeğini korumak için yaptığı işi bilmelisiniz. Neyin nasıl yapıldığını bilmezseniz karanlık sularda küreksiz bir kayığı ilerletmek zorundasınız. Ebeveyn olarak onlara doğru yolu aydınlatmak görevimiz, ama tam da bu noktada sınırınızı çizmelisiniz.

Çocuğu yüzdüğü için ilk kademe antrenör kursuna gitmek benim için sınırdır.

Son çıkan teknolojileri takip edip hocaya ahkam kesercesine malzeme ithal etmek de.

Elinde düdükle havuz başında kol saymak, tempo vermek ya da Michael Phelps sınıfındaki yüzücülerin tüm videolarını seyredip çocuğuna zorla seyrettirmek de.

Keza yarışta istediğini yapamamış ve omuzları düşük, ağlamaklı bir şekilde havuzdan çıkan çocuğunu soyunma odasında tartaklamak da!

Bundan 20 yıl önce bu kadar tesis ve hoca yokken insanların mecburiyetten antrenör olması bile kabul edilebilir bir olgu. Lakin bugün tüm dünyada ve ülkemizde bu kadar olanak varken sadece anne-baba olmanın keyfine varmamız lazım.

Tüm spor literatürünü tarayın bakalım, çocuğunun antrenörü olmayı seçen insanların ebeveynlikleri çocuklarının gözünde ne kadar önemli ve değerli. Ana-babalıkları ne kadar zarar görmüş. Çocukları onları aslında ne olarak görmüş ve kabullenmiş? Spor hayatları bittiğinde ana-babaları için neler söylemişler? Çocuklarına faydaları dokunsun diye yola çıkıp, yol bittiğinde kendilerini nerede bulmuşlar?



Biz çocuklarımızın annesiyiz-babasıyız.

Herkes çocuğunuzun antrenörü olabilir ama, sadece SİZ annesi babası olabilirsiniz. Anne karnına düştükleri andan başlayıp sonsuza dek süren bu güzel ilişkiyi, hayatlarının belki 1/5'ini kapsayan bir dönem için feda etmeye değer mi?

Antrenörlük mantık ve disiplin işidir, anne babalık ise duygu yüklüdür. İkisini birbirine karıştırmak kaos yaratır. Ebeveyn olarak çocuklarımıza objektif bakmamız neredeyse imkansızdır. Bizim onları ana-baba olarak kaf dağında görmemiz bunun gerçek olduğunu ispatlamaz. Bırakın kavga ettiği antrenörü olsun, siz kollarına alıp teselli eden olun. Bırakın yasak koyan o olsun, siz kırk yılda bir kaçamak yaptıran keyifli anlar olun. Bırakın ağlatanlar onlar olsun, siz güldürenler olun. Yoran onlar, dinlendiren siz olun.

Böyle yapın ki, çocuğunuz için her şey bittiğinde, belki elinde olimpiyat madalyası ile geldiğinde; hocası kadar gururlanan, sevinen ve ağlayan, kollarına mutlulukla koştuğu olun.



İlgili Yazılar







Antrenör Baba Kızını Dövdü
2007 Dünya Yüzme Şampiyonasında aynı zamanda yüzücünün babası olan antrenör birinci olamayan kızına hiddetle vurdu.




1 yorum: