HEDEFİ VURMAK
Yüzmeye başlama noktamızı daha önceki yazılarımın birinde
anlatmıştım. Tamamen kör dalışıydı bizimkisi. Hiç bir fikrimiz olmadan, sporculuğu bilmeden atlayıverdik. Amaçsız ve bilinçsizce. Bizimle ilk görüşmeyi yapan
hocadan duyduklarımız çok uçuk şeyler değildi gerçi. Kulüp sporcusu olmanın harikalığı, üniversitede burs olanakları, Türkiye Şampiyonluğu, spor disiplini edinmiş çocuk büyütmenin
kolaylığı gibi basit şeyler.
Yüzmeye başlayınca anladık ki; 7 yaşındaki çocuklar için bu
hayaller ve hedefler hiçbir şey ifade etmiyor. O kadar farazi ve uzak gelecekte
kalıyor ki , çocuk amacını ve hedefini şaşırıyor. İlk başlarda onlar için tuttuğu
takımın formasını her gün giymek yeterli
oluyor :) ama ilk günlerin heyecanı
geçip de her gün her gün aynı yerde aynı şeyleri yaptıklarını farkedince
mızıldanmalar başlıyor bittabi. Sizin söylediğiniz cümlelerin hepsi bebelerimizin bir kulağından girip öteki kulağından çıkınca "en iyi çare işi bilene bırakmak" diyip topu hocanın önüne şutladık biz de.
Pedagojik formasyon almış olan hocamız çocuklarımızı bizden
iyi tanıyormuş meğerse, bu yaştaki bebelere ne havuç sallayacağını gayet iyi
biliyormuş. Hepsi ile teker teker konuşup yapabileceklerini ve
yapamayacaklarını kendi kendilerine düşündürerek hedef belirlemelerini sağladı ilk günden.
"Sen dün şunu nasıl yapıyordun?"
"Bugün daha ne kadar daha iyisini yapabileceksin?"
7 yaşındaki çocuğun zaman çizelgesine oldukça uygun hedefler
gerçekleşince ödül mekanizması devreye giriyor ve toplu halde havuzda oyun
oynanıyordu. Bunun doğal sonucu olarak çocuklar kendilerini her gün yeni bir
şey başarmışçasına mutlu hissediyorlardı. Arada sırada farklı sebeplerle
mızıldanmalar devam etse de ( bu başka bir yazının konusu ) ilk yarışlarında
herkese madalya verilmesi hem bizi hem
de çocukları çok mutlu etmişti. Bir yanda çocukları sanki dünya şampiyonu
olmuşçasına sırıtan ana-babalar, bir yanda hocasını ve ailesini mutlu etmiş
kendini dünya şampiyonu zanneden bebeler. Görülmeye değer bir sahne! (Bu
yarışlarda son serinin birincisi olan çocuğunu alkışlarken gözlerinden yaşlar
akan anneye de saygılar selamlar)
Zaman geçtikçe hedefler ufak tefek değişikliklere uğrasa da -uzun ve kısa vadede yarış hedefleri/zaman
hedefleri/stil hedefleri gibi- bizim aile olarak çocuklarla beraber kendi
adımıza koyduğumuz erekler pek de
değişmedi.
Hocaları hala;
"Sen dün şunu nasıl yapıyordun?"
"Bugün ne kadar daha iyisini yapabileceksin?"
diyor, biz de
"Hangi okullarda daha iyi burslu eğitim alabilirsiniz?"
diye yönlendiriyoruz okları.
Bu noktada aile-antrenör ve çocuğun ortak paydada
olması çok önemli. Hiçbiri diğerlerine zıt bir noktada durmamalı ki
hedefe ulaşılabilsin. Kulübümüzün hocalarında Yasin Atılın tam da bu konu ile
ilgili çok güzel bir yazısı var okumanızı tavsiye ederim. Yüzmede Hedef Belirleme ve Aile/Antrenör/Sporcu İlişkisi
Altın kural şu; hedefler sizin değil yüzücünün hedefi. Siz anne baba olarak sadece havuz dışındaki tahtaları gösterebilirsiniz. Hangi tahtaya nişan alacağı ve oku hangi noktaya atacağı tamamen onun elinde. (Havuz içi antrenörün alanı)
Sonuç olarak 6 yılda bizimkiler havuz içinde ve dışında
kendi kurdukları hayallleri ve hedefleri %80-90 oranında gerçekleştirdi
diyebilirim. (Pardon havuz içi diyerek hocaları adına konuşmayayım :D kızar
sonra) Çocuklarım şu anda Türkiye'nin en iyi okullarından birinde burslu
okurken ders notlarını da gayet başarılı bir seviyede tutabiliyorlar. Yani
anlayacağınız yurtdışında iyi üniversitelerde burslu okumak artık onlar için uzak
bir hayal değil. Hem oğlumdan şu cümleleri duymak da doğru zamanda doğru hedefe
yürüdüklerinin bir kanıtı gibi geldi bana:
"Anne hani sen yüzmeye ilk başladığımızda iyi
okullardan burs alırsınız demiştin ya, ben o günlerin bu kadar çabuk geleceğini
hiç düşünmemiştim" dedi ve beni benden aldı kerata.
Biz aile olarak 6 yıl önceki hedeflerimize 3 yıl önce
ulaştık. Hocamızın hedefleri kendine kalsın, belki bir gün buradan ayrıca anlatır. Hepimizin
yeni uzak ve hayal hedefimiz ise harika bir noktada. 2020'de Tokyo'da bize göz kırpıyor!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder