ÇOCUĞUNUZUN NESİSİNİZ?
7 yıldır tam
da her çeşit anne-babayı tanıdım derken sevgili camiamız beni yine yeniden
şaşırtıyor. Ne kadar işin içine girersem o kadar çok uçurum görüyorum.
Farkların arasında güzellikler olduğu kadar rahatsız edici olanlar da oluyor.
Hocalarla ve velilerle konuştukça en rahatsızlık veren veli profilinin "Kendini
antrenör zanneden veliler" olduğunu farkettim.
Tamam kabul
ediyorum, yurdumuzun spor hayatı hiç de profesyonel gitmiyor. Çocuğunuzun
emeğini korumak için yaptığı işi bilmelisiniz. Neyin nasıl yapıldığını
bilmezseniz karanlık sularda küreksiz bir kayığı ilerletmek zorundasınız. Ebeveyn
olarak onlara doğru yolu aydınlatmak görevimiz, ama tam da bu noktada
sınırınızı çizmelisiniz.
Çocuğu yüzdüğü için ilk kademe antrenör kursuna gitmek benim için sınırdır.
Son çıkan
teknolojileri takip edip hocaya ahkam kesercesine malzeme ithal etmek de.
Elinde
düdükle havuz başında kol saymak, tempo vermek ya da Michael Phelps sınıfındaki
yüzücülerin tüm videolarını seyredip çocuğuna zorla seyrettirmek de.
Keza yarışta
istediğini yapamamış ve omuzları düşük, ağlamaklı bir şekilde havuzdan çıkan
çocuğunu soyunma odasında tartaklamak da!
Bundan 20
yıl önce bu kadar tesis ve hoca yokken insanların mecburiyetten antrenör olması
bile kabul edilebilir bir olgu. Lakin bugün tüm dünyada ve ülkemizde bu kadar
olanak varken sadece anne-baba olmanın keyfine varmamız lazım.
Tüm spor
literatürünü tarayın bakalım, çocuğunun antrenörü olmayı seçen insanların
ebeveynlikleri çocuklarının gözünde ne kadar önemli ve değerli. Ana-babalıkları
ne kadar zarar görmüş. Çocukları onları aslında ne olarak görmüş ve
kabullenmiş? Spor hayatları bittiğinde ana-babaları için neler söylemişler?
Çocuklarına faydaları dokunsun diye yola çıkıp, yol bittiğinde kendilerini
nerede bulmuşlar?
Biz
çocuklarımızın annesiyiz-babasıyız.
Herkes
çocuğunuzun antrenörü olabilir ama, sadece SİZ annesi babası olabilirsiniz.
Anne karnına düştükleri andan başlayıp sonsuza dek süren bu güzel ilişkiyi, hayatlarının
belki 1/5'ini kapsayan bir dönem için feda etmeye değer mi?
Antrenörlük
mantık ve disiplin işidir, anne babalık ise duygu yüklüdür. İkisini birbirine
karıştırmak kaos yaratır. Ebeveyn olarak çocuklarımıza objektif bakmamız
neredeyse imkansızdır. Bizim onları ana-baba olarak kaf dağında görmemiz bunun
gerçek olduğunu ispatlamaz. Bırakın kavga ettiği antrenörü olsun, siz kollarına
alıp teselli eden olun. Bırakın yasak koyan o olsun, siz kırk yılda bir kaçamak
yaptıran keyifli anlar olun. Bırakın ağlatanlar onlar olsun, siz güldürenler
olun. Yoran onlar, dinlendiren siz olun.
Böyle yapın
ki, çocuğunuz için her şey bittiğinde, belki elinde olimpiyat madalyası ile
geldiğinde; hocası kadar gururlanan, sevinen ve ağlayan, kollarına mutlulukla koştuğu
olun.
İlgili Yazılar
Antrenör Baba Kızını Dövdü
2007 Dünya Yüzme Şampiyonasında aynı zamanda yüzücünün babası olan antrenör birinci olamayan kızına hiddetle vurdu.
İçimden geçenleri yazmışsınız. Çok beğendim.
YanıtlaSil